ORDU’ DA ZAMAN NASIL GEÇTİ ANLAMADIM /// Ordu’ da Gezilecek Yerler

ŞELALELER ŞEHRİ ORDU

 

Alohaaa…

(Hawaii’de genellikle içten bir selamlama ve yolcu etme sözcüğü olarak kullanılan Aloha, başkalarının iyiliği için bencil olmayan anlamına geliyor. Aloha, KOŞULSUZ SEVGİ demektir.)  (Sözlü Dövüş Sanatı)

Benim, “Ordu’nun Dereleri” şarkısını söyleyen ama öyle böyle değil, çok içli söyleyen bir arkadaşım vardı… Hatta o “Oy Mehmedimmm” bölümünü öyle bir söylerdi ki, “Sen Ordu’lu bir Mehmet’ e gönlünü kaptırmışsın, bize söylemiyorsun” derdim, gülüşürdük. Kaptırmış mıydı, kaptırmamış mıydı hiç öğrenemedim. Öğrenemem de artık… Çünkü O şimdi bir melek…

Geçenlerde bir davet aldım. Sevgili Cüneyt Durhan, Ordu Valiliği ve Gezginin Ayak İzleri bloğu ile birlikte harika bir proje gerçekleştiriyor. “Ordu’da Dört Mevsim” adındaki bu proje kapsamında bir çok blog yazarı Ordu’ya gitmişti.

Kasım ayında 20 gezgin kadından biri olarak ben de Ordu’ya davet edildim ve o kadar mutlu oldum ki; tüm gezi boyunca dilimde “Ordunun Dereleri”, aklımda hep melek arkadaşım ve onun meçhul Mehmedi vardı.

Veee… Beklenen gün geldi… Evet afişte “Kadınlar” dediklerinden biri benim… Ama ben henüz emekliyorum. Büyüyünce “Seyyah” olucam… Şaka bi yana Gezgininayakizleri Sevgili Cüneyt Durhan çok güzel projelere imza atıyor. Bu sefer de #ordudazaman geçirtecek bize… İlk defa göreceğim Ordu‘yu. Ve bir sürü yeni tanışacağım gezginle beraber. Umuyorum harika geçecek bu üç gün…

 

 

ORDU-GİRESUN HAVALİMANI

Her seyahat öncesi olduğu gibi gitmeden önce gideceğim bölgeyi araştırdım. Yeni yapılan havaalanına ineceğimiz için çok heyecanlandım. Nasıl heyecanlanmam; Ordu-Giresun Havalimanı, Türkiye’ nin deniz üstüne yapılan ilk havalimanı projesi. Fakat inerken de dönüşte de havadan görme şansım olamadı. Gece indik, gece kalktık. Gündüz gözü ile tekrar bir Ordu yapmak şart oldu…

Tüm gezginlerle uçak yolculuğunda tanıştım… Evet evet. Harika ve çok renkli bir gezi olacak, inanıyorum…

AKTAŞLAR RESTAURANT

Gece indik diyorum, aslında mevsim itibarı ile karanlıktı ama saat olarak çok da geç değildi, yemek saatine yetişmiştik. Otel öncesi Aktaşlar Restaurant’ ta bulduk kendimizi. Gelir gelmez masamız donatıldı.

Önce meşhur Pancar çorbasının tadına bakıldı.

Nam-ı diğer kara lahana çorbası. Ordu’ da kara lahanaya pancar diyorlarmış… Yanında mısır ekmeği ile servis ediliyor… Nefis ve leziz…

Muhlama olmazsa olmazlardan.

Sonrasında da pidenin aklınıza gelen her çeşidi. İlk günden böyle yersek üç günde üç kilo alıp döneceğiz gibi gözüküyor…

 

 

ANEMON OTEL

Yemekten sonra otelimizde dinlenmeye çekildik. İyi dinlenmeliyiz, program yoğun, sabah erken kalkılacak…

Anemon Otel, Ordu sahilinin en batısında denize sıfır konumda. Kahvaltımızı Karadeniz manzarasında yapıp hemen yola koyulduk…

 

 

GAGA GÖLÜ

Ordu’ nun derelerinden önce göllerini görelim.

İlk durağımız Batı Karadeniz’in sayılı doğal göllerinden biri olan Gaga Gölü. İsmine bayıldım… Manzara enfes.

Hele bir de göl kıyısında Çaycı Resul var ki efsane… 7 kocalı Hürmüz de kim oluyormuş…

Buyrun size 12 karılı Çaycı ResulGaga Gölü kıyısında hem çayını içtik hem de hikayesini dinledik. Yorumu size bırakıyorum. Alohaaa…

Seyyah kadınlar ile Ordu’da zaman güzel geçmeye başladı…

 

ÇAMAŞ KANYONU

Valiliğin bize tahsis etmiş olduğu araçlarla bir noktaya kadar geldik. Rehberimiz Yalçın bey bundan sonrasını yürüyeceğimizi söyledi…

Ortam o kadar güzel ki, kış olsa bile yemyeşil her yer ve hep bir yanımız çılgın gibi akan dere. Yer yer minik şelaler oluşturuyor akan sular.

Vadideki eski taş köprülerle biz yer değiştirirken dere bir sağımızda, bir solumuzda akmaya devam ediyor. İnanın yukarı akmıyor, gözümle gördüm…

Çamaş dere kanyonu 4 kilometre uzunluğundan dolayı Türkiye’ nin en uzun kanyonu. Tüm kanyonu yürüyemesek de oldukça güzel yol aldık. Nasıl güzel olmaz ki; yemyeşil ağaçlar, çeşitli kuş sesleri, çeşit çeşit çiçekler ve en önemlisi kulaklarımızda akan suyun rahatlatıcı, huzur veren sesi… Daha ne olsun? Harika bir yürüyüş parkuru…

Fobi mobi kalmadı #ordu da…  “Yokuş aşağı inme fobim, var ya yendim ben seni burda”Türkiye‘nin en uzun dere kanyonu Çamaş‘ a giderken oldu olanlar… Manzara nasıl ama…

Dağ, dere, tepe, şelale… ?? #ordudazaman geçer şahane…

 

 

KARAGÜL ALABALIK ÇİFTLİĞİ

Alabalığın alâsını yedik valla…

Çamaş Kanyonu‘nda yaptığımız keyifli uzun yürüyüşten sonra hem yorulduk hem de acıktık tabii ki…

Gezgininayakizleri nin peşinde bizler de kanyonda izlerimizi bıraktık…

Veee… Karagül Alabalık Çiftliği’ ne geldiğimizde balıklarımız hazırdı…

 

ÇATALPINAR

Suyun olduğu yerde hayat vardır diye boşa söylememişler…

Kaynağından çıkan ve gürül gürül akan suyu yönlendirirsen su, çarkı döndürür. O da koca değirmen taşını çevirir. Taşın ortasından dökülen mısır tanelerini ezer dönen değirmen taşı. Ve suyun kaynağından ekmeğe dönüşür mısır unu… Ordu‘nun Çatalpınar ilçesinde Elekçi ırmağı üzerine kurulu, dört öğütme taşına sahip su değirmeninin çarkları, teknolojiye rağmen 200 yıldır su gücüyle mısır öğütmeye devam ediyor…

İnsan gezerken çok şey öğreniyor. Ben de burada yeni bir şey öğrendim… Değirmen taşının üzerinde uzun bir ahşap parçası vardı. Bunun ne anlama geldiğini sordum… İşte cevabı…

Bunu öğrendikten sonra bu soruyu bir de takipçilerime sordum. Amacım hem yeni bir bilgiyi paylaşmak, hem de ben Ordu‘ yu gezerken onların da yanımda olduğunu hissetmek. Soruma doğru cevap verenlere de birer armağanım olacaktı. Bilenlere Ordu‘ dan mısır unu götüreceğime söz verdim…

 

KARAOLUK ÇİSELİ ŞELALESİ

Türkiye’nin en güzel 10 şelalesi arasında yer alan Çiseli şelalesi bence aldığı bu ünvanı hakkediyor…

Günün sonuna doğru gitmiş olsak da 6 metreden dökülen şelalenin güzelliği görülmeye değer. Şelalenin aşağı kısmında doğal bir göl oluşmuş.

 

Şelaler Şehri Ordu’ nun bu güzel şelalesine yazın gelip o akan suların altında serinleyesim var…

 

Temiz hava insanı acıktırıyor…

İlk gün yoğun geçmişti. Akşam yemeğimizi yine Aktaşlar‘ da yedik. Gelsin pideler, gelsin kilolar…

Yemekten sonra yürüyüş iyi gelir deyip sahilde uzun bir yürüyüşe çıktık. Bir yandan da Ordu merkezi merak ediyorum. Ordulular nasıl insanlar, şehir hayatları nasıl ve neler yaparlar? Ve gördüklerime inanamıyorum. Demek ki ben yanlış hayal etmişim. Çok modern bir şehir Ordu…

Karadeniz Bölgesi‘ nde sadece Trabzon’u görmüştüm daha önce. Çok da bilgim yok aslında bu bölgeye dair ama gördüklerim beni çok mutlu etti. Oldukça genç bir nüfusa sahip Ordu. Aynı İzmir’ deki gibi bir Kordon’ u var ve yine İzmir’ deki gibi Kordon boyunca kafeler, restaurantlar ve barlar…

 

 

BAR&BAR

Ordu‘nun derelerinden sonra bir de gecelerini görelim dedik..

Ordu’ nun gece hayatını görmek için bir bar seçtik kendimize. Bar&Bar… Harika müzik yapan bir grup var sahnede. Grubun adı Ambulans… Grubun solisti Tibet’ in acil doktoru olduğunu sonradan öğreniyoruz. Nefis rock performansıyla geceyi sonlandırdık.

 

SÖĞÜTALTI KEBAP SALONU

İkinci gün rotamız Perşembe Yaylası… Gezecek, görecek o kadar çok yer var ki erkenden düştük yollara. Benim gibi sabah uykusuna düşkün biri gezmelerde olunca sabahın köründe zınk diye nasıl uyanıyor, ben bile kendime şaşıyorum… Bu arada şu Memedi mutlaka bulucam… #raşo için..

Yolumuz uzun. Yolda giderken Cüneyt bir yerde durup bize künefe yedireceğini söyledi. “Sabah sabah künefe mi yenir?” diye içimizden geçirmedik değil hani… Hem de bir kebap salonunda. Kabataş’ taki Söğütaltı Kebap Salonu bu işin ustası dedik künefeleri yedikten sonra.

Ben yarım yiyebilirim demiştim önce ama hepsini bitirdim. Üstüne de çay, harika oldu… Enerjileri depoladıktan sonra yola devam…

 

AYBASTI PERŞEMBE YAYLASI

Yol uzun ve dik. Çıktıkça çıkıyoruz… Bir ara telefonumdaki uygulamadan 1.486 metreye çıktığımızı farkettim.

Dönüşü düşünmeye başladım. Yokuş aşağı inme fobimle baş edebilecek miydim acaba? “Neyse anın tadını çıkar Füs” diye telkinlerde bulundum kendime. Her taraf bembeyaz kar olmaya başlamıştı bile…

Canik Dağları’ nın en yüksek noktasındayız. Perşembe Yaylası‘ na çıktığımızda mendereslerin manzarası muazzamdı. Soğuktan ve rüzgardan kulaklarımız donmuştu ama uçsuz bucaksız mendereslerin keyfi içimi ısıttı. Ülkemdeki bu güzelliği herkesin görmesini isterim… Alohaaa…

Isınmak için hareket şart…

Karlar altındaki Perşembe Yaylası ve kıvrım kıvrım akan menderesler…

Buraya bir de baharda gelmek şart oldu

 

AYBASTI PERŞEMBE YAYLASI GÖLETİ

Ordu‘ dan 145 km mesafedeyiz… Burası Perşembe Yaylası Göleti. Deniz seviyesinden 1445 metre yukarıda nefis bir gölet…

 

Etraf karlı, gölün üstü buzlu ama güneş pırıl pırıl… 4 mevsimi bir arada yaşadık burada… Kıyısında kamp yapılacak güzellikte bir göl. Hatta karavanlar bile vardı. Tabii ki bahar ve yazlarında gelmek lazım…

Biz #ordu da güne yogayla başlarız. Sizin gününüz nasıl başladı?

 

AYBASTI KENT ORMANI

Öğle yemeğimizi Aybastı Kent Ormanı’ nda yemek başlıbaşına bir keyifti. (Bu satırları vejateryen arkadaşlarım okumasın) Bölgenin doğal ortamında kekiklerle beslenmiş kuzuları meşhurmuş Perşembe Yaylası’ nda… Bir de manda yoğurdu…

Kasım ayı olduğundan biz içeride yedik yemeğimizi. Dışarıda manzara çok güzel. Eminim yazın dışarıda oturup keyifli bir yemek yemek harika olur…

 

 

GÖLKÖY

Gölköy kalesi… ☺️ Yanlış olmasın, Bodrum değil, Ordu Gölköy

 

KADINCIK ŞELALESİ

Perşembe Yaylası’ ndan inerken fobimin f’ si gelmedi aklıma. Artık tüm ekiple kaynaşmıştık.

Bu kadar kadın yanyana gelirse kıkırdayacak, gıybet yapacak şey mutlaka bulur. Arabanın penceresinden dışarıya bile bakmadım…

Tabii ki 20 seyyah kadın olarak Kadıncık Şelalesi’ ni görmesek olmazdı. Bir yere kadar araçlarla indik ve şelaleye kadar patika yolda yürüdük… Bu şelale de Çiseli’ yi aratmayacak güzellikte. Bir doğa harikası diyebilirim. Bir de değirmen var yanında. 200 yıllıkmış…

Tam da gün batımına denk gelmiş olmamız nefis kareler yakalamama sebep oldu. Sonrasında dönüp bu fotoğraflara baktığımda çok keyif alıyorum. “İyi ki gitmişim ya!” dedirtiyor… Alohaaa…

Şelaleden ayrılırken traktörü ile bir köylü amca bizi araçlarımıza kadar bırakabileceğini söyleyince hiç itiraz etmedik, atladık traktöre…

 

BOZTEPE

Ordu merkeze döndüğümüzde akşam olmuştu. Ordu’ nun gece manzarasını görmek üzere teleferikle Boztepe’ ye çıktık. İnanın ben böyle keyifli bir şeyle karşılaşacağımı düşünmezdim.

Teleferik bir süre neredeyse tüm şehrin üzerinden geçiyor. Şehri kuşbakışı görmek ve tanımak için mükemmel. Sonra birden yükselmeye ve deniz seviyesinden 450 metre yukarıda bulunan Boztepe’ ye çıkmaya başlıyorsunuz.

Bu yolculuk 15 dakika sürüyor. 9 TL ye hem çıkıyor hem de iniyorsun teleferikle…

Tabii oraya kadar çıkmışken uçsuz bucaksız Karadeniz ve Ordu manzarasını içime sindirdim… Alohaaa…

 

O gün bizim seyyah kadınlardan Esra’ nın doğum günüydü…

Akşam yine Bar&Bar a gidip hem doğum gününü kutladık hem de Grup Ambulans’ tan müzik ziyafeti yaptık…

 

 

VALİ KONAĞI

O sabah kahvaltıda Ordu Valimiz Sayın İrfan Balkanlıoğlu da bize eşlik etti. Keyifli bir kahvaltıdan sonra hepimizi Vali Konağı’ da davet etti. Şaşırdık tabii… Önce çekindik ama 20 meraklı kadın olarak 15 dakika sonra konaktaydık. Bahçesi muhteşem… Her türlü meyve ağacı mevcut bahçede. Valimiz hepsini tek tek tanıttı bizlere.

Doğaya hayran bir Vali İrfan Balkanoğlu. Aynı zamanda tam bir hayvansever… Bahçede köpeği ile tanıştık.

Evin içinde de kedileri var ve bir odayı onlara tahsis etmişler…

Konağın içinde ve bahçede iki ayrı sera var. Her ikisi de oldukça keyifli zaman geçirmek için tasarlanmış.

Konak aynı zamanda deniz kıyısındaki yürüyüş yolunun hemen arkasında bulunuyor…

 

ÜNYE BELEDİYESİ YAŞAYAN KÜLTÜREL MİRAS MÜZESİ

Size Ünye Belediyesi Yaşayan Kültürel Miras Müzesi desem… İçinde sergilenen herşeye dokunup elleyebildiğiniz bir müze desem… Çok şey demek istiyorum burayla ilgili. Bu kadar keyifli bir müze gezdiğimi hatırlamıyorum… Unesco tarafından koruma altında… Neler mi? Geleneklerimiz, göreneklerimiz, deyişlerimiz, atasözlerimiz, oyunlarımız… Neler neler… Müzeyi gezmeye başlamadan önce bazı şartlar var.

Önce ip atlamanız gerekiyor… Hepimiz çocukluğumuzda atlamadık mı?

Müzenin kapısında bir “Mani Küpü” var… Küpten maninizi çekip, okuyup kapıdan öyle giriyorsunuz…

Bana çıkan mani de bu. Ben çok sevdim… Daha sonra üst katlara çıkmak için torbadan çekilen bilmeceleri bilmek zorundasınız. Çocukluğumuzu yaşıyoruz desem yalan olmaz.

Müze binası aslında bir kaptana aitmiş zamanında. Kaptan Server Bey’ in eviymiş… 1760 yılında yapılmış klasik Osmanlı mimarisinin bir örneği. Tüm odalar geleneklerimizi anlamaya ve anlatmaya yönelik olarak döşenmiş…

Resmen geçmişte yolculuk yapıyorsunuz ve bu yolculukta bir çok şey öğreniyorsunuz…

Benim en çok ilgimi çekenlerden biri de “Ne dolaplar çeviriyorsun?” deyimi. Dolap çevirmek… Daha önce hiç kafa yormamışım demek ki…

Eskiden konak gibi yapılarda binanın duvarının içine konan dolaplar varmış. Bu dolapların içine ev sahibi tarafından yemek kapları konarmış. Çevrildiğinde dışarıda ihtiyacı olanların, (kimse kimseyi görmeden) yemekleri almasına yarayan dolaplarmış bunlar. Tabi zamanla evin genç kızları tarafından yemek yerine aşk mektubu/şiir yazılan kağıtlar bu dolaplara konarak karşı tarafa iletilmeye başlanmış… Nasıl ama? Çok ilginç değil mi?

 

 

YASON (JASON) BURNU

İşte bir doğa harikası daha… Üzerinde bir kilise bulunan bir yarımada burası. Yason Kilisesi

Bu kilise, 1868`de yörede yaşayan Rumlar tarafından yaptırılmış. Mimarisi oldukça sade… Kilise, Rumların mübadele ile ayrılmasından dolayı cemaatsiz kalınca, zaman içinde harabeye dönmüş. Fakat, 2004 yılında restore edilerek Ordu turizminin hizmetine sunulmuş. Yason Burnu‘ nun, çok eski bir yerleşim yeri olduğunu öğreniyoruz. M.S. III. yüz yılda Hıristiyanlar, Giresun`da İsa’ nın doğumunu kutladıktan sonra buraya gelerek “Işıklar Bayramına” katılırlarmış.

Burayı gördükten sonra bir iki satır dökülüverdi yüreğimden kalemime…

Şükretmek gerekiy-ordu.

Taşa, toprağa, çiçeğe, böceğe… Herşeye…

Kadın biliy-ordu.

Çünkü buram buram,

Deniz kokuy-ordu

Yason Burnu…

 

Ordu’nun Perşembe ilçesi sınırları içerisinde bulunan Yason Burnu yapılaşmaya açılmamış olduğundan, doğal güzelliği bozulmamış.  Alohaaa…

Ordu’ dan ayrılmadan bir pide daha yemek üzere bu sefer Aktaşlar’ın Güzelyalı’ daki yerine gittik… Bu pide olayını mükemmel yapıyorlar.

Özellikle şu üzerinde her şeyin Hertürlü pide favorim… Alohaaa…

İşte bir gezimizin daha sonuna geldik…

Dönüş uçağımıza gitmeden önce fındık alışverişi yapmak üzere çarşıya gittik. Ama benim aklımda mısır unu almak var. Takipçilerime söz vermiştim, soruma doğru cevap verenler oldu. Bir kaç yere sordum, bulamayınca Ordu Valiliği Basın Danışmanı Mustafa Sezer yardımcı oldu ve en iyi mısır ununu aldım sayesinde. Buradan kendisine bir kez daha teşekkür ederim…

Çatalpınar’ da sorduğum soruya doğru cevap verenlere kazandıkları mısır unları ulaştırıldı. Minik bir Ordu hediyesi olarak kabul etsinler. Afiyetle…

Ordu bizi çok yordu… Hem o kadar yeri gez, yaylalar, şelaleler, hem o kadar yemek ye, etler, pideler, hem de orda zıpla, burda zıpla… Bir de bir sürü güzel, renkli insan tanı şu kadarcık zamanda…

Alohaaa Ordu…

Bizleri Ordu ile tanıştıran, koşulsuz Ordu‘ yu sevmemize sebep olan ve bizleri üç gün boyunca harika bir şekilde ağırlayan öncelikle Ordu Valisi Sayın İrfan Balkanlıoğlu‘ na ve Basın Danışmanı Mustafa Sezer‘ e çok teşekkür ederim…

Seyyah kervanına beni de dahil ettiği ve Ordu gibi güzel bir şehirle tanışmama vesile olduğu için Gezginin Ayak İzleri sevgili Cüneyt Durhan‘ a teşekkürler. Eeee… Şimdi nereye gidiyoruz Cüneyt?

 

Füsnot: Su sesi kadar huzur veren bir şey var mı? Şelaleler Şehri Ordu‘ da kendinizi dağlara vurunca, her yerden bir su sesi geliyor kulağa… Ve mis gibi doğanın kokusunu duyuyorsunuz…
Burada bulamadım ama eminim Mehmedinle cennetinde çok mutlusundur arkadaşım. Alohaaa…
İnstagram’ daki paylaşımlarımı da mı merak ettiniz? İşte o da burda füsyollarda
Bir de etiket vereyim kolaylık olsun #füsyollarda

 

 

4 thoughts on “ORDU’ DA ZAMAN NASIL GEÇTİ ANLAMADIM /// Ordu’ da Gezilecek Yerler

  1. Fus, bu yazını okuyana kadar hiç düşünmemiştim Ordu’ya gitmeyi. Şimdi en kısa sürede görmeyi arzuluyorum. Yani organızasyon amacına ulaşmış. Emeği geçen herkese ve bu güzel, bilgilendirici yazı için sana çok teşekkürler.

    1. Bir çok kişi senin gibi düşünüyor Leylacım ve bu beni çok mutlu ediyor… En güzel şey yapılan şeyin amacına ulaşması. ? Güzel yorumların için çok teşekkür ediyorum…

  2. Sevgili Fus, beni çocukluğuma götürdün. Her ne kadar Orduya kadr gidemsemde benzer karelerin içine girip çıktım. Pide nedense oralarda bir ayrıcalık, 12 karılımRsul’un hikayesini ayrıca yazmalısın en azından ben duymak isterim, fis-kos da yapabiliriz. Müzede ki yaklaşımlarda çok hoşuma gitti Bodrum’da da böyle bir müzeyi özlüyoruz. Canik dağları ve Aybastı yaylası beni de korkutur Karadeniz’ de Ereğliye (18 sene yaşadık orada) gelip giderken oluştu bur korku ki senin aktardığın karelerle karşılaştırılmaz ama çocukluk işte Uçurumlardan geçen otobüsden hala aşağıya bakamam. Kalemine yüreğine sağlık,? n’olcak bu yazma yazma durumu?

    1. Yazacak o kadar çok şey varken yazmamak olur mu Şuşu? 🙂 Müze konusunda çok haklısın… Bodrum için neler yapılır neler… Çocukluğa gitmek ve o zamanları yaşamak çok güzel… Ve içindeki o çocuğu hep yaşatmak… Öptüm çok… 🙂

Yorumlar kapalı.