SAKIZ ADASI /// CHIOS / Mesta / Pyrgi / Lithi / Kampos / Karfas / Lagada / Emporios / Limenas / Vrontados / Thymiana / Gezilecek yerler

Son 7 yıldır çeşitli zamanlarda çıkıp çıkıp Sakız adasına gitmişiz. (Çeşme‘ den çıkmak kolay oluyor 😉 ).

Bu kadar çok gittiğimize ve bu adayı çok sevdiğimize göre, artık bu yazıyı yazmak şart oldu…

 

Eylül 2010

Öncelikle şunu belirtmeliyim; bu yazı, nerede ne yenir ne içilir tarzında bir gezi rehberi değil, Sakız gezilerimizde tat aldığımız yerlerin bol bol fotoğraf ve fotoğraf altı minik minik notları. Zaten genel bilgileri Google da bir çok sitede bulabilirsiniz…

Chios, Khios, Xios ya da bizim kullandığımız adıyla Sakız Adası… Bizden başka hiç bir memleket “Mastika Island” demiyor bu adaya…

Fenikelilerin dilinde Chios sakız demekmiş, buraya gelen Fenikeliler adadaki sakız ağaçlarından ötürü adaya bu ismi vermişler (tarihçi Isidoros’ un yalancısıyım) Osmanlı Dönemi’ nde de aynı sebepten dolayı adaya Sakız Adası denmiş ve günümüze kadar gelmiş…

Sakız kesinlikle günübirlik gezilecek bir ada değil. Mutlaka en az bir gece konaklamak lazım… Bizden belli değil mi? 🙂 Defalarca gittiğimiz halde daha adada görmediğimiz bir sürü yer var.

Sakız diğer Yunan adalarından oldukça farklı gelir bana. (Çoğunu fotoğraftan gördüm 😀 ) Mesela bu adada diğer Yunan adalarında olduğu gibi beyaz boyalı, mavi pencereli evler yoktur…

Zamanında çok fazla istilaya (korsanlar, Osmanlı) uğradığı için daha korunmacı, asi ve gizemli bir havası var bu adanın sanki… Mavi, adanın ruhunda, pencerelerinde değil…

Biz adaya ilk defa 2010 yılının Eylül ayında gittik. En şahane zaman… Sezon bitmiş, tatilciler gitmiş, ada bize kalmıştı sanki…

Gider gitmez hemen 25€ ya araba kiraladık. Adada şart… Karfas‘ ta bir pansiyonda kaldık. Nefis bir kumsal ve deniz kıyısında bir çok restaurant var Karfas‘ ta. Pansiyonumuz denize yürüme mesafesinde ama bizim derdimiz denize girmek değil, adayı keşfetmek…

 

PYRGI

 

Kiraladığımız minik arabamıza atlayıp duvar bezemelerine hayran kaldığım Pyrgi‘ ye gittik. Neredeyse bütün duvarları, balkonları, balkon altları dahil geometrik desenlerle nakış gibi işlemişler…

Kilise gibi büyük binalarda da, pencere sövelerinde de rastlanan bu meşakkatli çalışmaya Xysta deniyor. Binanın cephesi düzgün bir sıva ile sıvandıktan sonra beyaza boyanmış. Daha sonra geometrik desenleri kazıma tekniği ile ortaya çıkartmışlar. Oldukça zor ama bir o kadar da burayı eşsiz yapan bir oymacılık çalışması Xysta

Bizim ustalardan böyle bir işçilik istesem “Dalga mı geçiyorsun Füsun hanım?” derler bana…

Adamlar, birbirine çok benzese de neredeyse her yerde farklı desen kullanmışlar. Hem de mükemmel bir titizlikle çıkartmışlar desenleri… (sanki her desenin bir anlamı var gibi geliyor bana)

Xysta çalışmasını yakından görmek isteyenler için bir detay… Bu arada Xysta “sista” diye okunuyor, Türkçe “çizik” anlamına geliyor…

Pyrgi‘ nin dar sokaklarında sıklıkla rastladığımız kemer ve arklarda bile Xysta tekniği ile desenler çalışmışlar. Bitişik nizam binalardan oluşan sokaklarda bu arklar ve kemerler yapıları desteklemenin yanında, zamanında halkın görünmeden korsanlardan kaçışını kolaylaştıran unsurlarmış…

 

MESTA

Benzer mimari unsurlara Mesta‘ da da rastlıyoruz. Ama burada binalar sıvanmamış taş olarak bırakılmış… Sokaklar yine dar, binalar aşağıdan dehlizlerle, yukarıdan ark ve kemerlerle birbirine birbirine bağlı. Bir evden diğerine kolayca ve gizlice diğerlerine geçiş yapılabiliyor. Amaç yine gelebilecek saldırılardan kaçıp saklanabilmek. Ne kadar zor ve ne kadar tedirgin edici bir hayatmış…

Pyrgi‘ de de gördüğümüz bu küçük domatesleri adanın bir çok yerinde görmek mümkün. Duvarlara, balkonlara, duvar aralarına, sundurma altlarına neredeyse boş buldukları her yere domates asıp kurutuyorlar.

Bu kadar korunmuş yerleri, binaları görünce ve bu kadar temiz; Mesta‘ ya haklı olarak mest oluyorsunuz. Tabii Pyrgi için de aynı şeyleri söyleyebilirim ama burası Ortaçağ dokusunu daha çok hissettiriyor insana. Bu arada otel ve pansiyon hizmeti sunan binalarda kalabilir bu duyguyu yoğunlaştırabilirsiniz. Daha sonraki gelişlerimizin birinde Mesta‘ da kaldık, çok keyifliydi…

 

MAVRA VOLIA / EMPORIOS

Mesta ve Pyrgi‘ den sonra bir deniz kıyısı istedi canımız. Mavra Volia plajı küçük siyah renkli çakıllardan oluşuyor. Volkanik bir patlama sonucunda oluşmuş. Diğer adı da Volcano Beach… Hep beyaz ya da sarı renkli sahil görmeye alışık olduğumuzdan değişik geldi. Denize girmesek de burada olmak, mis gibi iyot kokusunu içimize çekmek güzeldi. Sahil kum olmadığı için su pırıl pırıl…

Volcano Beach‘ ten bir önceki koy olan Emporios‘ ta denize karşı uzo içerek yorgunluğumuzu attık. Oldukça küçük olan koyda sakinlik ve huzur ön plandaydı. Belki de sezon bittiği için böyleydi…

Uzo yanında ahtapot ızgaralarımızı da söyleyip güne Emporios‘ ta veda ettik…

 

LAGADA

Ertesi gün adanın biraz daha kuzeyine doğru çıkmaya karar verdik. Lagada‘ ya yaklaşırken kıyı boyunca küçük koylar gözünüzü alabilir, dikkatli olun. Yol virajlı…

Lagada Eylül 2010

Lagada minicik, sevimli mi sevimli bir kıyı kasabası. Kıyı boyunca restaurantlar ve kafeler oldukça keyifli…

 

SAKIZIMI PAYLAŞIR MISIN?

Biz karı-koca olarak bir yeri sevdik mi oraya sevdiklerimizle gitmeyi de çok severiz. Gezip gördüklerimizi, yiyip içtiklerimizi paylaşmayı…

Hele onlar da bizim gibi sevmişlerse değmeyin keyfimize. Sevgili Banu Şen gibi…

Lagada Kasım 2015

Banu da bizim gibi Sakızseverlerden… Hem işi gereği hem de gezmek amaçlı o da defalarca Sakız‘ a geçti. Ondan çok şey öğrendik Sakız Adası ile ilgili…

Mesela Reçelci Rena‘ yı onun sayesinde öğrendik. Rena‘ nın merkezde bir dükkanı var. Sakız ve sakıza dair ne varsa onda var. Sadece sakız değil, reçelin bin çeşidi dizilmiş raflarda. O kadar çok çeşit var ki insan hangisinden alacağını şaşırıyor. Türkçe biliyor ve artık Türkiye‘ den adaya gelen herkes onu tanıyor…

Ah bizim kapı önü sohbetlerimiz…

Pyrgi‘ deki bu dükkanı birlikte keşfettik. Kapının önündeki tezgahtan sakız likörü ikram eden Manos, hem gönlümüzü, hem de paramızı kazandı…

Bu adada kapı önü sohbetini herkes çok seviyor. Kimi, kapı önünde otururken bir yandan el oyası yapıyor, kimi sakız ayıklıyor, kimileri de belki dertleşiyor… Bildiğimiz bir iki kelime Yunanca ile merhabalaşmak, hatır sormak hem onları çok mutlu ediyor, hem de bizleri…

Sakız ayıklamak ne kadar zor bir şeymiş… Bu konuyu (sakız) daha sonraki yazımda detaylıca anlatacağım. Uzun ve zahmetli bir iş…

 

 

LİMENAS

Limenas‘ı da Banu ile birlikte keşfettik. Limenas, adanın güneybatısında bulunan bir koy. Koyun sağ tarafında gemi yanaşma iskelesi bulunuyor. Limanda bir çok taverna var…

Bir de hemen her limanda olduğu gibi minik bir şapeli var bu limanın. Herkesin tüm dilekleri gerçek olsun…

Bir akşam Reçelci Rena‘ nın oğlunun tavsiyesi üzerine Meze tavernaya gittik ve müdavimi olduk. Adaya her geçişimizde en az bir gece mutlaka gidiyoruz Meze‘ ye. Gitarda İanni ve buzukide Pantelis ile Yunan müziğinin tadını çıkartıyoruz… Hatta herkes gittikten sonra birlikte çalıp söylüyoruz. Bknz. video…

Bu arada bu güne kadar yediğimiz her şey çok lezzetli Meze‘ de. Ahtapot, karides, kalamar… Denize dair ne varsa hem taze hem de inanılmaz lezzetli hazırlıyorlar…

Feribota binip Sakız‘ dan ayrılırken her seferinde mendireğin ucundaki yer dikkatimi çeker ve sonraki gelişimizde gidelim diye düşünürüm. Hâlâ gitmedik… Yazımın başında dedim ya, Sakız‘ da daha çooook yer var gidilecek, gezilecek, görülecek…

 

Sevgiyle…

Füsun Bay Canbay

 

SAKIZ ADASI’ NDA YILBAŞI yazımı buradan okuyabilirsiniz…

Sakız adası ile daha çok fotoğraf için tık———–> SAKIZ FOTOĞRAFLAR