BARCELONA 1. Gün 13 Aralık 2015 /// Katalan Müzik Sarayı – Picasso Müzesi – Santa Maria del Mar Bazilikası – Mercat Princesa Tapas

OĞLUNUN PEŞİNE TAKILAN ANNE MODELİ

Haziran ayının 25’i oğlumun doğum günü… Ben de ona doğum günü hediyesi olarak aylar öncesinden Barcelona’ya gidiş dönüş uçak bileti almıştım… Bundan güzel doğum günü hediyesi mi olur?

Neredeyse doğduğundan beri, nedendir bilmem bir İspanya sevdası var Ege’nin. 23. yaş gününde bir hafta gitsin, gönlünce gezsin istedim. Ama o tarihte iş yerinden (yılı dolmadığından) izin alamayacağını öğrenince ileriki bir tarih olan “Aralık ayına değiştirelim anne” dedi. Peki oğlum dedim ve değiştirdim biletleri…

Birkaç ay sonra “anne siz de gelsenize Murat abimle” dedi… Bu fırsat kaçar mı? Hem ben de Barcelona’yı görmemişim. Peki oğlum dedim ve hemen bize de aynı tarihlere bilet aldım. Hiç ikiletmedim yani… Hemen Ege’nin kız arkadaşı Aylin’de organize oldu ve dördümüz çıktık yola…

Barcelona havaalanından Catalunya Meydanına giden servise bindik. Otelimiz Grand Ducat Hotel meydana çok yakın. Yürüme mesafesinde… Otelin odaları küçük ama konumundan dolayı çok memnun kaldık.

Aylin hariç valizlerimizi otele bıraktık ve kendimizi sokaklara attık. Pegasus Aylin’in valizini maalesef bizimle göndermemiş. Ertesi gün havaalanı servisi otele kadar getirdi…

Orfeo Catala Palau de la Musica

Otelin civarındaki nefis parça pizza ve sandviççilerde karnımızı doyurup Gotik mahallesine doğru sokak sokak keşfe çıktık.

Ünlü Katalan Müzik Sarayı Orfeo Catala Palau de la Musica mimarisiyle beni benden aldı.

Bu müthiş bina, Katalan Rönesans Hareketi’ nde önemli bir yeri olan “Orfeo Catala Korosu” için 1905-1908 yılları arasında inşa edilmiş…  Mimar Lluis Domenech i Montaner tarafından tasarlanan yapının finansmanı Katalan halkı ve zengin aileleri tarafından karşılanmış. İşte sanata bakış…

“O yıllarda yaşamak varmış” demekten alamıyor insan kendini…

Binada gotik ve Art Nouveau formlar dikkat çekiyor. Ön cephede mozaik-çiçek desenli kolonlar ile birlikte Beethoven, Bach, Wagner gibi klasik müziğin usta bestecilerinin büstleri var… İşte bu da sanatçıya bakış açısı…

1997 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine kabul edilen binaya hayran olmamak mümkün değil. Ama benim aklım Gaudi’nin eserlerinde. Gezimizin 2. günü ve sonrasını onlara ayırdık doya doya gezelim diye. Sabırsızlanıyorum…

PICASSO MÜZESİ

El Born’ un dar sokaklarında hayran hayran dolaşırken hedefimizde “Museu Picasso” Picasso Müzesi vardı. Bence bu müzeye değerli eserlerin yanı sıra binanın mimarisini görmek için de gidilmeli…

Uzun süre sıra bekledik Picasso Müzesi’ne girmek için ama değdi… Bu arada girerken büyük çantaları almıyorlar, girişte kasaya kilitliyorsunuz. Yani gidecek olursanız aslında yanınıza büyük çanta almasanız iyi olur…

Müze binası 12. yüzyılda inşa edilmiş binalardan oluşuyor. Restorasyonlardan sonra 1963 de müze olarak açılmış.

Picasso’nun erken dönem eserlerinin sergilendiği müze oldukça ilgi çekici. İçeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için paylaşım yapamıyorum. Mecburen gidip göreceksiniz ve eminim pişman olmayacaksınız…

Çocuk denecek yaşta ve ergenlik yıllarında yaptığı resimler “insan 7 sinde neyse 70 inde de odur” sözünün ispatıydı sanki…

SANTA MARIA DEL MAR BAZİLİKASI

Müzeden çıkıp dar sokaklarda dolaşırken benim de beynimin bir yerlerinde Picasso’ nun çizgileri halâ dolaşıyordu… İşte tam o sırada dar bir sokaktan küçük bir meydana çıkarken karşımızda belirdi Santa Maria del Mar Bazilikası

Gotik Katalan mimarisinin en mükemmel örneklerinden olan bu kilise, mimarisindeki sadeliği ile olağanüstü şaşırtıcı…

İçeri girdiğinizde de muhteşem bir ferah ve oldukça görkemli bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Bir söylentiye göre Antoni Gaudi, La Sagrada Familia’ yı tasarlarken bu kiliseden de etkilenmiş… Ne kadar doğru bilmiyorum ama bir gün sonra La Sagrada Familia’ yı gezerken bu sözleri hatırlayacağım…

KARNIMIZ ACIKTI NE YİYELİM?

Santa Maria del Mar Bazilikası’ ndan çıktığımızda artık hava iyice kararmıştı. Barcelona’ da yaşayan Francisco ile önceden haberleşmiştik. Francisco, Erasmus için Türkiye’ye geldiğinde Türkçe öğrenmiş ve Türkiye’ye hayran bir İspanyol… Ona yerel halkın gittiği yerlerde yemek yemek istediğimizi söyleyince o da bizi Mercat Princesa‘ ya götürdü… El Born’ un ara sokaklarında gizli bir hazine burası…

Burası tam anlamıyla bir tapas market… Geniş bir alanda sanki yanyana dizilmiş farklı türde küçük restoranlar var…  Sipariş verip parasını ödüyorsunuz. Hemen sizin için pişirip hazırlıyorlar. Ve alıp masalarda yediğiniz bir yer . Çok değişik, farklı lezzetleri küçük porsiyonlarda alıp deneyebiliyorsunuz… Yolunuz o tarafa düşerse uğrayın derim. Turistik değil, çoğunlukla yerel halkın  gittiği bir yer. O yüzden fiyatlar makul…

O akşam Mercat Princesa’ dan periscope yayını yapmıştım.

Mekanı daha ayrıntılı görmek isterseniz kaydını linke tıklayıp izleyebilirsiniz… Mercat Princesa Periscope

Noel ve Yılbaşı öncesi Avrupa şehirlerinde olmaya bayılıyorum… Bütün sokaklar, caddeler ışıl ışıl ve rengarenk… Takvim Aralık’ ın 14 ünü göstermeye başladığında Barcelona’daki ilk günümüzü tamamlamış olarak, biraz yorgun ama mutlu otelimize dönerken sabah olmasını sabırsızlıkla bekliyordum. Çünkü sabah Gaudi’nin eserlerini görmeye başlayacaktık…

///

BARCELONA 2. GÜN YAZISI İÇİN link — BARCELONA 2. Gün 14 Aralık 2015 /// La Sagrada Familia – Park Guell – El Nacional

BARCELONA 3. GÜN YAZISI İÇİN link — BARCELONA 3. Gün 15 Aralık 2015 /// Casa Batlló – Casa Milà – La Rambla – El Born – Agua Restaurant – Bar Marsella

BARCELONA 4. GÜN YAZISI İÇİN link — Barcelona 4. Gün 16 Aralık 2015 /// Plaça Espanya – Katalan Ulusal Sanat Müzesi – Poble Espanyol – Mies van der Rohe – Joan Miró – Hard Rock Cafe

BARCELONA 5. GÜN YAZISI İÇİN link —  Barcelona 5. Gün 17 Aralık 2015 /// Mercado de la Boqueria – El Quim – Palau Güell – Bodega 1900 – La Consentida Tapas

1 thought on “BARCELONA 1. Gün 13 Aralık 2015 /// Katalan Müzik Sarayı – Picasso Müzesi – Santa Maria del Mar Bazilikası – Mercat Princesa Tapas

Yorumlar kapalı.